Aslında bu ikilinin yanlarında birde olmazsa olmaz Kâğıt varmış…
Zamana meydan okuyan yapısı ile ayrılmaz üçlü olarak anılmaya başlamış kalem, silgi ve kâğıt.
Sanki birisi olmazsa diğeri yarım kalacakmış gibi ya da birisi olmazsa diğeri de hiç olmayacakmış gibi. Kendi aralarında kurmuş oldukları bir dünyaymış yaşadıkları. Çok farklı şekillerde kesişmiş yolları.
Kâğıt zamanın bir evresinde inzivaya çekilmiş ve kendini bulduğunu zannettiği bir köşede sessizliğe bürünmüş. Kelimelerden ve onları oluşturan harflerden çok uzak diyarlara göç etmiş. Kalem ise içinde biriktirdiği kelimeleri dışarı atmak için bir arayış içine girmiş. İçinde birikenleri tutmaya mecali kalmamış artık. Ayaklarına kara sular ininceye kadar yürümüş. Gece, gündüze varıncaya kadar ilerlemiş. Derken günün birinde kalemin yolu kâğıt ile kesişmiş…
Kalem başlamış içinde birikenleri kâğıt üzerine anlatmaya. Kâğıt susmuş, kalem konuşmuş. O gün, bu gün derken kâğıt ile kalem iyi birer arkadaş ve sırdaş olmuş. Kalem, içinde biriken her ne varsa kâğıt üzerine aktarmış. Kâğıt da iyi bir dinleyici ya, her aktarılanı hafızasına kaydetmiş. Araları hiç ama hiç bozulmamış. Ta ki, kâğıt ile kalemin yolu silgi ile kesişinceye kadar.
Kalem nasıl ki iyi bir hafıza yazıcı ve kâğıt da iyi bir hafıza kaydedici ise, silgi de bir o kadar iyi bir hafıza düzeltici ve silici imiş. Silgi ne yapıp edip kalem ile kâğıt arasına girmiş ve onlardan birisi olmayı başarmış. Bir gün kalem yine içindekileri kâğıt üzerine aktarıyormuş, kâğıt da bunları alıp kaydediyormuş.
Silgi ise uzaktan onları sessizce izliyormuş. Kalemin hatalarını fark etmiş ve hemen devreye girerek hatalı olanları silmeye başlamış.
Kalem ve kâğıt ilk etapta bu duruma çok kızmış ve ikisi birden silginin üzerine yürümeye başlamışlar. Silgi yanlış anlaşıldığı anlatmaya çalışmış ama kâğıt ve kalem onu dinlememiş hiç. Kâğıt ve kalem sürekli bir bağırma ile silgiyi sindirmeye çalışmışlar. Derdini anlatamayan silgi de bu duruma kızmış ve başlamış kâğıt üzerine kaydedilen her ne varsa silmeye.
Böylece kâğıt sessizliğe bürünmüş, kalem ise bir kenara çekilmiş kızgın bir şekilde ama silgi olup biteni anlatmak istemiş kaleme___ ve
Silgi, kaleme demiş ki dostum nasılsın.
Kalem, sinirli bir şekilde cevap vermiş; "Ben senin dostun falan değilim, ben senden nefret ediyorum" demiş.
Silgi, şaşkın ve hüzünlü bir şekilde " Neden benden nefret ediyorsun" demiş.
Kalem demiş ki "Çünkü sen yazdıklarımı siliyorsun."
Silgi demiş ki "Ben sadece yanlış yazılan şeyleri siliyorum."
Kalem cevap vermiş; "Bundan sana ne ki" demiş.
Silgi cevap vermiş; "Çünkü bu benim görevim" demiş.
Kalem cevap vermiş; "Bu yaptığın görev filan değil."
Silgi demiş ki "Benim yaptığım iş senin yaptığın kadar faydalı."
Kalem cevap vermiş; "Hayır sen hatalısın ve kendini beğenmişsin. Yazan kişi silen kişiden daima daha üstündür daha hayırlıdır" demiş.
Silgi ise şöyle cevap; "Yanlış yazılanı silmek, doğru yazılan kadar değerlidir."
Kalem hüzünlü bir şekilde demiş ki; "Senin günden güne küçüldüğünü görüyorum."
Silgi şöyle cevap vermiş; "Her bir hatayı düzelttiğimde kendimden bir şeylerden feda ediyorum."
Kalem ise şöyle cevap verir; "Bende günden güne kısaldığı mı hissediyorum."
Silgi, kalemi teselli ederek demiş ki "Kendimizden bir şeyleri feda etmeden başkalarına faydalı olmamız mümkün değil" demiş.
Daha sonra silgi, kaleme duygusal bir şekilde bakarak, "Hala benden nefret ediyor musun" diye sormuş?..
Kalem de gülümseyerek "Ortak noktamız olan fedakârlık bizi bir araya getirmişken senden nasıl nefret edebilirim ki" demiş…
İşte böyle bu hikâye dostlarım; fedakârlık’, insanın hukuken yapmak zorunda olmadığı, ancak yaptığı takdirde diğer insanlara ve topluma yararlı olacağı güzel davranışlara denir.
Her hangi bir konuda bir görev ve sorumluluk verildiğinde daha nitelikli bir arkadaşı var ise onu tercih etmeli, bu benim dostumdur, verilen sorumluluğu yüklenip taşıyabilecek güçtedir ve benden çok daha layıktır, diyebilmelidir. Evet mümin bu olgunluğu gösterecek kadar fedakârlık ruhunu taşımalıdır.
İnsan yaşamı ya kaleme benzer, ya da silgiye. İz bırakan işler yaptığımızda yaşamımız kaleme benzer. İzleri silmeye çalıştığımızda silgi oluruz. Kalem değerlidir. Hediye olarak verilir. Hatta hatıra olarak saklanır. Kalemle eser bırakılır. Ve kalemler hep yaşar.
Silgiler ise farklıdır. Silgi hep birilerini, izleri, eserleri silmeye çalışır. Değerli silgi olmaz. Silgi hediye verilemez. Her kullanıldığında hem birini yok eder, hem kendini. İşte kalemle, silgi arasındaki fark budur. Silgi sildikçe biter, kalem ise yazdıkça ufalır ama kalıcılaşır.
Birçok yaşadığımız, hafızamızın doğal işleyiş sürecinde silinip gidecek.
Bazıları ise yer edecek, anılaşacak. Kimi anı gülümsetecek, kimi de hüzünlendirecek. Zaman geçtikçe bu duygular da azalacak. Çünkü zaman her şeyi değiştirebiliyor.
Silmek kolaydır. Sildiğiniz anılar, kişiler, hatta fikirler bir hafıza boşaltmasıdır. Bir tepkidir. Ancak yapılan aslında ne somuttur, ne de soyut. Yokluğun soyutu, somutu olur mu? Fikir başka beyinlerde bir biçimde yaşar. Kişiler ya sağdır, ya da mutlaka bir ara yaşamıştır. Anılar ise mutlaka depreşirler. Kısacası, silinen pek bir şey yoktur, kendinden başka.
Yazmak ise zordur. Çünkü yapıcı, yaratıcı olan yazmaktır. Yazmak öyle bir şeydir ki, tarihte kalmayı sağlar. Çevremizde birçok insan silmekle meşgul… Kimi de yazmaya çalışıyor. Kimi de yazarken sildiğinin farkında değil. Tabii silmeye çalışırken yazıyı keskinleştirenler de olmuyor değil.
Ama düşünüyorum da, yazarken silmek mümkün mü?.. Herhalde değil. Daha doğrusu buna karar vermek hayli zor.
İnsan beyninin doğal bir silme süreci olduğuna göre, insanın da diğer taraftan yazmaya çalışması çok hoş bir eylem. Doğal da. Nihayet yaşam da soyut bir kavram… Ya varsınız, ya yoksunuz.
Ama bir anlamda da sanal… Bir varsınız, bir yoksunuz. Arada sadece bir zaman dilimi var. Ve o zamanda hızla bir görünüm değişikliği gözleniyor. Arada çekilen fotoğraflara bakıldıkça geçen zaman fark ediliyor. Ya da uzun süredir görmediğiniz bir yakınınızdaki değişiklik fark edildiğinde.
Ancak insan beyninin doğal silme sürecine rağmen, ayrıca silme işlemi ne kadar kötü.
Sanki katliam gibi bir şey…
Ama ben yazılarımda her zaman kalem olup, doğruları yazmaya, silgi olup, yanlışları düzeltmeye devam edeceğim. Bundan kimsenin endişesi olmasın. Doğru neyse onu yazacağımdan herkes emin olsun.
Kalemin yaratıcılığına gelince: Kimi kalem şaheser yaratıyor. Kimi ise aceleci… Kargacık burgacık, okunaksız yazılarla okuyanın (ya da yaşayanın) suratını buruşturuyor. Yani her kalem de aynı yazmıyor. Kimi ise bir yazıyor, beğenmiyor. Tekrar özenle yazıyor. Sonra da bakıp bakıp keyifleniyor.
Yaşam kısa. Hoş görü ve kalemin hikâyesi mutluluğun anahtarı olsa gerek.
O yüzden şu nasihati veriyoruz. Eğer başkalarının mutluluğunu yazabilecek bir kalem olamıyorsan bari hiç değilse hüzünlerini silebilecek bir silgi ol ve kalplerine daima umut aşıla dostlarına.
Hayatımızda fedakâr dostlarımızın hep yanımızda olması dileklerimle...
Kalp her zaman soldan atar. Sevgi kusur gören gözü kapatır; güzellik gören gözü açar. Seveceksen öylece sev. Ne kusursuz insan ara, ne de insanda kusur… Demiş (Rumi )
Yani önce siz seveceksiniz Yarandan dolayı yaratılanı ki verdiğiniz sevgi geri dönsün size.
Sevilen yürekler çoğalsın, güzel insanlar çoğalsın. Ne demiş şair; dünyayı sevginin güzelliği kurtaracak!..
Sevmek diyorum sevmek. Ne güzel, ne özel şey… Hayat sevince güzel…
Sevgi Dünyanın var oluş kaynağıdır dostlarım. Lütfen bunu hiç unutmayalım. Ve bunun için hep derim ki dostlarım; sevin, sevilin, muhabbetle sevmek, sabırla sevmek, samimiyetle sevmek bu dünyadaki en büyük güzelliktir... Dokunmak bir yüreğe, alabildiğine mutlu olmak…
Hadi şimdi kahvenizi alın, oturun bir köşeye. Ruhumuzu keşfe çıktık, sizde de katılın bu serüvene...
Kim; Barış adına, Sevgi adına, İnsanlık adına yoklama alırsa, Ben; ‘Buradayım’
Atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir…
Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet gönderiyor ve yürekten gülümsemelerinizin olduğu güzel, mutlu, umutlu, acısız, gözyaşsız, sağlıklı, samimi sohbetlerle geçen bir Pazar gününüz olsun diliyorum… Bir gün bir yerlerde, samimi sohbetler için, tekrar görüşmek ümidiyle…